Gezegenler Nasıl Oluşmuştur ve Dünyanın Oluşumu Fikirleri
İçindekiler
Gezegenler nasıl oluşmuştur konusunu anlatacağım bu yazımda ayrıca dünya oluşumu konusunda ortaya atılan fikirlerden de bahsedeceğim. Hazırsanız yazımıza başlayalım.
Gezegenler Nasıl Oluşmuştur ?
1969 yılında pek çok şey değişti. Ancak bunlardan biri var ki; onunla yeni bir çağın kapısı açılmış oldu. Neil Armstrong ve Edwin Aldrin Ay’a ayak bastığı an, biz de hiç olmadığı kadar Ay’a yaklaştık. Dünya’ya hem yakın hem uzak olan Ay’ın aslında kendi ışığı olmadığını ve Güneş’in ışığını yansıttığını düşünürsek. Onu daha iyi anlamaya başlarız. Güneş sisteminde yaşanılası özellikler taşıyan tek gezegende bulunuyoruz. Asteroitler, planetoitler, kuyruklu yıldızlar, küçük katı gezegenler ile birlikte olayların dışında kalan Pluton 1930 yılında keşfedildi.
Güneşten sonra bize en yakın yıldız konumunda olan Proksima Centauri Dünya’dan dört ışık yılı uzağında bulunuyor. Peki ya Güneş ? Güneşimiz bizden 149.637.000 kilometre uzakta ve bize en yakın yıldız. Işık yılı dediğimiz kavram, saniyede 300.000 kilometre kat ettiği için, bir yıla uyarladığımızda yaklaşık 9.465 kilometre karşımıza çıkıyor. Bu uzaklık Işık yılı olarak adlandırılıyor.
Gökyüzüne çıplak gözle baktığımızda gezegen ve yıldızları birbirinden ayırt etmek çok zordur. Teleskop kullanarak bakıldığında, gezegenler yuvarlak yapıdadır, yıldızlar ise parlayan noktalara benzer.
Dünyanın Oluşumu Düşünceleri
Dünya’nın nasıl oluştuğu, insanlığın sürekli cevabını aradığı ancak bir türlü bulduğu cevaptan emin olamadığı soruların temelini oluşturuyor. Aslında hiç uğraşmadan Kuzey Amerika’daki İrokua yerlilerinin inanışını benimseyecek olsaydık, en basit çözümü bulmuş olurduk. İrokualar şu şekilde düşünüyor; Cennet’ten atılan bir kadın bir kaplumbağanın üstüne düşüyor ve kaplumbağa da bu şekilde Dünya’ya dönüşüyor.
En fazla benimsenen görüş, bundan milyarlarca yıl önce büyük patlama ile evrenin oluştuğu yönünde. Sırasıyla değinirsek; önce galaksiler oluştu, ardından bu galaksilerin içindeki yıldızlar ortaya çıkmaya başladı. Yıldız denildiğinde ilk aklımıza gelen vazgeçilmezimiz Güneş, süpernova patlamaları sırasında oluşmuştur. Bu patlamalarda eski yıldızlar bazı maddeler püskürtmüşler ve bunlar da Güneş’i oluşturmuştur.
Güneş sistemi oluşumuna dair ortaya çıkan ilk bilimsel açıklama 1796 yılı içinde Laplace Markisi Pierre Simon tarafından yapılmıştır. Bu kuramın adı ‘ Bulutsu Varsayımı’ olarak geçiyor. Gelelim bu kuramda sistemin nasıl oluştuğuna; yavaş bir şekilde dönen bir gaz bulutu kümesi zamanla gezegenlere ve Güneş’e dönüşüyor. Yıllarca kabul gören bu kuram, zaman içinde yapılan detaylı hesaplamalar neticesinde doğruluğunu yitirdi. Gazların sıkışması sonrasında düşen parçalar, halka şeklinde olamayacağı gibi, bu halkaların gezegenleri oluşturması da mümkün görünmüyordu. Bunun dışında daha pek çok matematiksel hatanın ortaya çıktığı Laplace kuramı, matematikçiler tarafından reddedildi. Ardından yeni kuramlar ve yeni açıklamalar hızını kesmedi, kaldı ki günümüzde en çok kabul gören bilimsel kuramlar Bulutsu Varsayımı ile yakından ilgilidir.
Evrende en sık karşılaşılanlardan biri sarmal galaksilerdir. Bu sarmal galaksiler içindeki basınç dalgaları yüzünden meydana gelen gaz bulutlarının parçalanmasıyla, Güneş’in oluştuğu fikri de ağırlık kazanıyor. Nebulanın şeklinin bir disk formunda olması gezegenlerin hareketini de açıklayıcı bir boyut kazanıyor.
Kısacası; Kainat, tüm bilinmezleri ile aklımızı meşgul etmeye devam ediyor ve etmeye devam edecek.